Ben size bir ayna tuttum. Gördüklerinizden siz sorumlusunuz.”
-Gustave Flaubert–
Aynalara geldiniz, hoş geldiniz. Geçen günlerde kız kardeşimin evine gittim. Evin tamamı aynalarla doluydu. Sadece mutfakta yoktu. Sanırım oraya da bir dahaki sefere ben bir
ayna alacağım. İnsanların çoğu kendini seyretmeyi sever. Bazıları biraz daha fazla severler malumunuz fakat ayna bulunmadan önce ne yapıyorduk?
İnsanoğlunun süslenme amacıyla durgun sudan yararlanması tarih boyunca gözlemlenmiş bir uygulamadır. Güzellik ölçütleri her çağda değişse de Kanadalı yerli kabilelerden günümüze kadar insanoğlu kendini suda seyretmiştir. Bunu şu parlatılmış volkanik taşlar, parlatılmış gümüş, bronz ve çelik levhalar gibi nesneler izlemiştir. Kanıtlar bunun en eski çağlardan beri böyle olduğunu bize göstermektedir.
İlk camdan sırlı ayna üretimi batının etkisi altında gerçekleşmiştir. Sanat camı aynaların varlığı, Osmanlı saraylarının sınırları içinde ve Türk toplumunun daha geniş bağlamı içinde giderek daha çok gözlenmiştir.
Mevcut külliyatta ayna, farklı kavramların sembolü olarak hem gerçek hem de mecazi anlamda çok çeşitli ifadelerde kullanılmıştır. Divan edebiyatı, aynanın kendine çokça yer
bulduğu bir mekândır. Parlaklık ve aydınlık bağlamında, sevgilinin yüzü, gerdanı ve sinesi ile ayna yüzeyi arasında benzetmelere sıkça rastlanılır.
Tasavvufî şiirde ayna ise “tecellî-gâh”tır. Sevgilinin göründüğü, kendini gösterdiği yerdir. Tüm âlem; âlemdeki eşyanın, yaratılmışın her biri, insan, insan-ı kâmil, mümin,
insanın gönlü, kalbi Allah’ın mazharıdır; göründüğü yerdir, yani aynadır.
Mevlânâ, Mesnevi’de bir ayna temsiliyle bize örnek verir. Bir gün Hz. Yusuf’u ziyarete giden biri ona, hediye olarak ayna götürür. “Senin güzelliğine eş bir şey bulamadım;
aynaya bakıp kendi güzelliğini gördükçe beni de hatırlarsın” dediği söylenir. Güzellik ve kendini beğenmeden bahsedince karşımıza Yunan mitolojisinde bilinen bir hikâye bize çok iyi eşlik edecektir.
Nergis Çiçeği: Yansımanın Güzelliği
Hikâye şöyle başlıyor. Bir gün Ekho, ergenlik dönemindeki Narkissos’a âşık olur.
Narkissos, Ekho’yu reddeder. Tanrılar, Ekho’nun aşkına cevap vermediği için Narkissos’u cezalandırırlar. Böylece cezalandırılan sayısı iki olur. Narkissos cezasını çekmek için gittiği
gölette kendi görüntüsünü görür. Aslında kendisine değil, gördüğü görüntüye yani surete âşık olur.Narkissos, Yunan ve Roma mitolojisinde olağanüstü güzelliği ve trajik kaderiyle
bilinen önemli bir figürdür. Efsaneye göre; nehir tanrısı Cephissus ve Liriope’nin oğlu olan Narcissus, bir su havuzundaki kendi yansımasına âşık olmuş ve bu durum her şeyi tüketen bir saplantıya yol açmıştır.
Yunan hikayesinin orijinalini onu, birçok kişinin sevgisini reddeden ve sonunda kendi yansımasını öpemeyeceğini anladığında umutsuzluğa kapılan genç bir adam olarak tasvir
eder. Hikâyenin yazılagelen iki sonu vardır: Birinde yok olup gider ve nergis çiçeğine dönüşür, diğerinde ise kendi canına kıyar.
Romalı şair Ovid, Narkissos’a umutsuzca âşık olan su perisi Echo’yu tanıtarak efsaneyi daha da popülerleştirmiştir Ovid’in versiyonu ayrıca tanrıça Nemesis’in Narkissos’u
kibri nedeniyle cezalandırmasını, onu kendi imgesine âşık olmaya zorlamasını ancak asla tatmin olmamasını içerir. Masal, resim ve edebiyat da dahil olmak üzere çok sayıda sanatsal
yoruma ilham kaynağı olmuştur. “Narsisizm” terimi, aşırı kendine hayranlık konusundaki çağdaş anlayışı yansıtacak şekilde onun adından türemiştir.
Narkissos ’un kendi yansımasını gördüğü zaman ile bir çocuğun kendi görüntüsünü aynada ilk kez gördüğü zaman birbirine benzer. Lacan’ın ayna evresini hatırlamak faydalı
olacaktır.
“Kişi bazen aynaya bakar ve yabancı birini görür. Hatta aynada gördüğü kişi ile kendi
içinde deneyimlediği kişi birbirinden oldukça farklıdır.”
Aynadaki imgesinin kendi içsel deneyiminden oldukça farklı gelir. Bazen kişide kaygı, korku hatta paranoyaya bile yol açar. Varoluşçu düşünürlerin bu hissi “tekinsizlik” olarak
tanımlarlar.
Kelid Aynası
“I show not your face but your hearts desire”
(Yüzünü değil kalbindeki arzuları gösteririm)
Bir gün Harry Potter eski eşyaların olduğu bir depoda bir boy aynası görür. Bu aynanın karşısına geçtiğinde annesini ve babasını yanında sağ olarak görmektedir fakat onlar Harry daha bebekken ölmüşlerdir. Tekinsiz aynalardan en ünlüsü olan “Kelid Aynası” çok eski bir aygıttır. Kim tarafından ne zaman üretildiği bilinmemektedir. Geçmişten beri Hogwarts’ın öğretmenleri gezilerinde buldukları ilginç şeyleri okula getirmişlerdir.
Kelid Aynası, şakacı bir dehanın ürünü olduğu anlaşılan o fantastik sihirli eşyalardan biridir çünkü normal bir aynadan daha çok şey gösterir. Bu aynanın karşısında herkesin kendini olduğundan farklı görmesi onu eşsiz kılar. Ayna; Dumbledore ’un aynada birkaç değişiklik yapıp onu bir saklanma noktası ve saf olmayan kalpler için son bir sınav haline getirene kadar 100 yıldan fazla, ihtiyaç odasında mahzun bir şekilde bekler.Ayna ayna söyle bana: Bir Masal Repliği “İçe bakan uyanır, dışa bakan rüya görür” der Carl Gustav Jung.
Pamuk prenses masalındaki cadı kraliçe aynanın karşısına geçer ve ona sorar: “Ayna ayna söyle bana, benden güzeli var mı bu dünyada?” Bir gün gelen cevap hayır olduğunda
kraliçe kabul edemediği pamuk prensesi yok etmek için harekete geçer. Güzelliğini gerçekleştirmek için dışarıda çözüm arar. Masalın sonunda, kötü kalpli kraliçe güzelliğini
eşsiz ve sonsuzlaştırılamaz.
Bazı insanlar da başkalarının sahip olduğu olumlu nitelikler, başarılar veya imkânlar karşısında rahatsızlık hissederler. Kendini yetersiz hisseden kişi karşısındaki kişiye yönelik
düşmanca tavırlara veya onu değersizleştirme çabasına girer ve rekabet ederek onun başarılarını engellemeye çalışır.
Pamuk prenses ve yedi cüceler masalında, kraliçenin güzelliğini kaybetme korkusu, bu duygunun yıkıcı ve yok edici bir örneğini oluşturur. Aynası ona artık en güzelin kendisi
olmadığını cevabını vermediğinde, pamuk prensesin güzelliğini kabullenmek yerine onu ortadan kaldırmaya çalışır.
Hepimiz kalplerimizde olmasını çok istediğimiz arzular taşırız. Bazıları tutarlıdır, çalışınca ulaşılabilecek ve kimseye zararı olmayan şeylerdir. Bazen ise imkânsız bazen de
gerçek hayatta karşılığı olmayan isteklerimiz olabilir. İstediğimiz bir şey olursa bir hayır, olmazsa bin hayır aramalıyız. Belki de kişisel hırslarımıza ulaşmak için her yol mubah
değildir. Siz ne dersiniz?
Nur KARABULUT