Bir zamanlar doğmak üzere olan bir bebeğe, ruhu dünyaya indirilmeden önce Alemlerin Rabbi’ne sorar:
“Ey Allah’ım, dünyaya gönderileceğimi duydum fakat ben bu ufacık ve aciz halimle orada nasıl yaşayabilirim?”
Allahu Teala buyurur:
“Senin için bir melek yarattım. O melek her türlü ihtiyacını karşılayacak ve seni besleyip büyütecek.”
Bebek devam eder:
“Yarabbi! Dünyada kötü insanlar ve çok kötülük varmış. Ben onlardan nasıl korunacağım?”
Bebeğe cevap verilir:
“Senin için yarattığım melek kendi pahasına seni koruyacak.”
Bebek tekrar sorar Mevla’ya:
“Rabbim! Sanırım gitme vaktim geldi. Ben o meleği nasıl tanıyacağım? İsmi nedir?”
Cevap verilir Yüce Yaradan’dan:
“İsmi önemli değil fakat sen ona anne diyeceksin.”
Birkaç gün önce, bir bebek birkaç gün önce annesi olan göçmen bir kadın tarafından dünyaya gözlerini açar açmaz çöp kutusuna atıldı. Çocuğunu bir şeye sarma zahmetine bile girmeyen vicdansız kadın gözaltına alındı. Bebeği ise tedavi altına alındı. Öyle Hindistan’da ya da Amerika’da değil bizim ülkemizde oldu bu olay. Elazığ’da meydana gelen olay kanımızı dondurdu.
Şimdi biz bu küçücük, aciz ve korunmaya muhtaç bir varlığa çöp gibi davranan bu kadına anne mi diyeceğiz? Çocuğunu kucağına alır almaz bağrına basan, onu saran sarmalayan ve seven bir kadınla aynı muameleyi mi yapacağız?
Çöp Vicdanlılar
Maalesef ki; bebeklerin çöpe terk edilmesi ne ilk kez karşımıza çıkıyor ne de bu son olacak muhtemelen. Terk edilmenin nedenleri çeşitli olabilir. Mesela; Elazığ’daki örnekte karşımıza göçmen bir kadın çıkıyor. Çoğu ülkede de bu kırılgan kesimden geliyor bu tür haberler. Eğitimsizlik, ahlak dışı yaşam ve fakirlik de durumu iyice tetikliyor.
Sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak geçen bu göçmenlere kapımızı açmaya hatta Suriye’nin vatandaşlarını kardeşimiz demeye devam ettiğimiz sürece daha böyle çok haber duyarız. Bu arada geçenlerde Suriye yönetimi ise ülkeye girişlerde vize zorunluluğu getirdiğini ve belirlenen vize ücretlerinin detaylarını açıkladı. Türkiye’den Suriye’ye gitmek isteyen Türk vatandaşları için vize ücreti 150 dolar olarak belirlendi.
Bilmem anlatabildim mi?
Güvenli Liman Yasası
Fiziksel ya da zihinsel rahatsızlığı olan ebeveynler ya da Hindistan’da olduğu gibi kız çocuk istemeyenlerde böyle vakalara neden olabiliyor. 1999 yılında, Houstan bölgesinde üçü ölü olmak üzere 13 bebeğin terk edilmesinin ardından Teksas’da Victoria Cumhuriyetçi Partili Eyalet Temsilcisi Geanie Morrison tarafından bir yasa tasarısı kaleme alındı.
“Güvenli Liman” adı verilen bir yere çocuğuna bakmak istemeyen anne bebeğini bırakabiliyor. Hakkında dava takibi yapılmıyor. Hastaneler de daha sonra buna dahil edilmiş. Sorumluluk almak istemeyen bu vicdansızların en azından bebeği öldürmeleri bu şekilde engelleniyor.
Birçok Amerikan eyaletinde artık ebeveynlerin istenmeyen bebeklerini bırakabilecekleri güvenli bırakma noktaları olan “güvenli liman” bölgeleri var. Bunlar genellikle hastaneler, polis karakolları veya itfaiye istasyonlarıdır. Fransa’da bir kadın bebeğini hastanede doğurabilir ve eğer doğurmak istemiyorsa, hiçbir soru sorulmadan orada bırakabilir.
Birçok ülke kendi bebek bakım sistemlerini kurmuştur: İtalya, Macaristan, Polonya, Rusya, Japonya, Filipinler ve Güney Afrika bunlardan sadece birkaçıdır. Kanada, ilk bebek bakım merkezini Vancouver’daki bir hastaneye kurmuştur.
İsviçre’nin küçük bir kasabası olan Einsiedeln’de on yıldır bir bebek bakım merkezi var ve bu süre zarfında sadece iki bebek almış olsalar da hala açık tutmanın değerli olduğunu düşünüyorlar. The Economist’in bildirdiğine göre, “Almanya’da artık bir annenin bebeğini bırakabileceği yaklaşık 200 yer var – ısıtmalı ‘bebek bakım merkezleri’, genellikle bir bakıcı çağırmak için alarmla birlikte – veya anonim olarak doğum yapabileceği yerler.”
Pakistan’da ise Edhi Vakfı, ülke genelindeki çok sayıda sosyal yardım merkezinde terk edilmiş bebekleri kabul ediyor. Çin’de bazı yetkililer “bebekler için güvenli adalar” adını verdikleri bir uygulamayı test ediyor ve Avustralya da kendi güvenli liman yasasını düşünüyor.
Bizde de Çocuk Esirgeme Kurumu var fakat annenin adı kayıt altına alındığı için bu yöntemi tercih etmek yerine bebeklerini ölüme terk ediyorlar. Caminin avlusuna, karakola ya da itfaiyeye bırak bari kadın. Çöpe atmak da nedir? Şundan emin olun ki bir bebek katili hangi süslü pakete sarılırsa sarılsın asla affedilemez.
Aile Yılı
Gazzâlî, çocukluğun “taş üzerine nakış yapmak” kadar etkili bir eğitim dönemi olduğunu ve bu dönemde çocuğun, fıtratı kabûle yatkın bir cevher olduğunu önemle vurgular.
Hiç kimse kollarında bir bebek tutan anne kadar muhterem değildir. Bir anne, işlenmemiş saf bir elmas gibi olan çocuğunu aynı zamanda yetiştirir. Ona iyi bir insan olmayı, toplumda yaşamanın kurallarını ve ahlaklı olmayı öğretir.
Ahlâk eğitimi, anne karnında başlayıp, bebeklik, çocukluk ve gençlik, sonra da ölüme dek devam eden bir eğitimdir. Anne, çocuğunu karnında kanıyla canlandıran, doğduktan sonra sütüyle besleyen ve canını canına katan varlık olarak, çocuk üzerinde çok köklü bir tesir icra etmektedir.
Ailenin emel taşı annedir. Hatta anadır. Sadece doğurmakla ilgili bir şeyden bahsetmiyorum. Çocuğu sabah sokağa bırakıp akşam eve almakla da analık olmaz. Bu göçmen kadının daha doğurur doğurmaz çöpe attığı çocuğu sokakta büyütmek ve ahlaki değerleri öğretmemekte onun geleceğini elinden almaktır. Oysa çocuklarımız bize Rabbimizin birer hediyesi ve emanetidir.
Toplumun temel yapı taşı olan ailenin korunması, sağlıklı ve müreffeh bir toplum için ön şarttır. Anne bozulursa tüm toplum bozulur. Bu minvalde ailenin korunması evrensel bir insan hakkı olup bireylerin yanında toplum ve devlet de aileyi korumakla yükümlüdür. Aile içindeki birlik ve beraberliğin korunması, mevcut riskler karşısında ailenin topyekûn desteklenmesi amacıyla 2025 yılı, Cumhurbaşkanımız Erdoğan tarafından “Aile Yılı” olarak ilan edilmiştir. Muhtemel ki toplum olarak ailenin önemini yeniden hatırlamaya ihtiyacımız olan günlerden geçmekteyiz.
Doğru Örnekler ve Bir Yaşam Şansı
Biri sizi çöpe atılmaya değer bulduğunda asıl çöp olan onun karakteridir. Bakın size dünyadan birkaç örnek ile bitireyim bugünkü yazımı. 2017’de Haiti’li Jimmy Amisial yılbaşı gecesi bir çöp kutusunda bulduğu bebeği daha sonra evlat edinmiştir.
Büyükanne Lou’yu da anlatayım size. Fujian’da doğan Lou, geçimini çöp dönüştürerek kazanan bir kadındır. Evli ve iki çocuğu olan kadın çöp kutusunda hayatı boyunca toplam 30 çocuk bulmuştur.
İlki 1972 yılında bulduğu bir kız çocuğuydu. Evet, doğru duydunuz. Çin’in tek çocuk politikası belki bu duruma neden olmuş olabilir. Onlara bakan yaşlı kadın, üç kızı evlat edinmiş ve geri kalanları da yeni hayatlar kurmaları için başkalarına evlatlık vermiştir.
Büyükanne Lou gibi birkaç kişi daha olsaydı dünya nasıl bir yer olurdu acaba?