BEDENİMİZDE KİM VAR
BEDENİMİZDE KİM VAR?
Her insan, dağılan ve dağıtılan bu dünyada bazen güler, bazen ağlar. Hayat, sevinçlerle ve hüzünlerle yoğrulmuş bir yolculuk gibidir bu yolculuk içinde ömür geçip giderken, insan bazen ruhunun derinliklerinde kaybolur. Çaresizlikle yüzleşir, derdine ortak olacak birini arar. Teselli bulmak için çırpınır. Ancak çoğu zaman bu arayış sonuçsuz kalır. İnsan, kendi bedeninde adeta hapis olur.
Kendi bedeninde hapis olan bir kişi için, dışarıdaki cezaevi bir sarmaşık bahçesi gibi görünür. Oysa gerçek mahkumiyet, ruhun tek kişilik Bir hücrede sıkışıp kalmasıdır. Bu durum öyle bir çıkmaz haline gelir ki, kişi bazen bu yükü taşıyamaz hale gelir ve intiharı bir çıkış yolu olarak görür. Kalabalıklar arasında yalnız hissetmek, hayatta en sevdiklerini bile düşman görmek, insanı derin bir karanlığa sürükler.
Bu haldeki bir insanın yaşadığı travma, sadece kendisine değil, çevresine ve topluma da büyük zarar verir. Ne yazık ki bu durumu görmezden gelen aileler ve toplumun diğer bireyleri, hatta yetkililer, bu acının sorumluluğunu paylaşır. Denizde boğulan birine yardım etmeyen insanların yüreklerinde derin bir yara açılır. O an, kimin doktor, kimin öğretmen, kimin babası, kardeş ya da eş olduğu, kimin dost olduğu açıkça ortaya çıkar. Zira dost, Zor günlerde belli olur.
Ancak ne yazık ki dünyada gerçek dostların sayısı oldukça azdır ve her geçen gün daha da azalıyor. Dostluk azaldıkça, insanlar arayışa giriyor. Bazıları bu arayış uğrunda ömürlerini tüketiyor ve sonunda bu dünyaya veda ediyor. Herkesin bir hikayesi oluyor. Bu hikaye sürdükçe, sahneler değişiyor; kimi zaman başrolde, kimi zaman ise figüran olarak yer alıyoruz. Hayatın sahnesi sona erdiğinde, insan geçmişine dönüp bakar ve "eyvah"diyerek pişmanlıklarını dile getirir.
Kaliteli bir yaşam, hem bu dünyada hem de öteki dünyada kendini belli eder. Hayatı hızlı yaşayıp, geçici zevklere dalanlar, sonunda büyük bir pişmanlıkla karşılaşır. Ancak iş işten geçmiş olur. Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi:"Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak, alçak bir ölüm varsa, işte budur ancak."
Bu nedenle hepimizin bir gün her şeye rağmen umutla yarınlara bakmak zorundayız. Bununla da kalmayıp bir gün başkalarına Umut aşılamak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, içinde bulunduğumuz nesil birer birer kaybolup gidecek. Hepimiz birer cankurtaran olmalı ve başkalarının ruhlarını kurtarmak için çabalamalıyız. Ruhun lezzetini tatmak, hem kendimize hem de topluma faydalı bir birey olmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Yeni bir yılın başlangıcı, umutlarımızı tazelemek ve hedeflerimizi belirlemek için harika bir fırsattır. Kendimize sağlam hedefler koyarak, azimle zirveye doğru koşmalıyız. Hayatım bize sunduğu her anı değerlendirip, geleceği umutla bakmalıyız. Çünkü mutluluk ve huzur, ancak böyle bir yaşam anlayışıyla mümkündür.
Sağlık ve huzur dolu, mutlu ve umutlu yarınlar dilerim.
Ana Sayfaya Dön